5 Ocak 2017 Perşembe

Bahar ile gelen

7:45
Alarmı duymamıştı.
Ya da alarma kalkacak kadar beklentisi kalmamıştı genç kızın.
Hayatı da alarm gibi ertelemeyi istedi bi an ve kalkıp alelacele hazırlandı.

Hava yağışlıydı.
Havanın kasveti ve kendi düşüncelerini kafasına geçirdiği kapşonuyla savurmaya çalıştı.
Kulağında losing my religion. Ne çok severdi bu şarkıyı.

Metroda otururken çevresini izledi. Kimisi uyumamak için dik durmaya çalışıyor, kimisi hayata küfür edercesine vurmuş kafayı uyumuş, kimi bakışlarda ise kendininkine yakın tanıdık ,ne yapmalıyım da bu durumu düzeltmeliyim, bakışı.

The lengths that I will go to 
The distance in your eyes
 

Ansızın farklı bir bakış yakaladı genç kız. Oydu
Tanıyordu onu. Öyle uzaktan. Sesine ya da gülüşüne uzaktı.
...............
Gözleri bahardı
Yeşil, sarı, mavi... Heyecanın ve yeniliğin her tonunu alırdı gözleri.
Hayatın monotonluğu içindeki en sevdiği hareketti. Durağanlığa karşı duran, ışık ile bile değişen elaydı gözleri

Farklı gülmüştü bu kez ona. Yakalamıştı genç kız. Bu sefer ertelemek yok dedi içinde. Tutamadığı gülümsemesiyle kalktı yerinden....
.............

Hiç tutamazdı ki zaten onun yanında gülümsemesini
..............
Dostu Murat'ın sözleri aklına geldi
Çok sevmeyeceksin arkadaş ; ''En'' seveceksin ...
Bu sefer olmuştu. En sevmişti. Hep sevmeye, sevmeyi denemeye hazırdı.
..............
Güz geldi.
Baharlar soldu.
Gözlerinde gördüğü yeşil artık parlamıyor, yapraklar dökülüyordu.


Baharlar soldu.

Bu sevda otogarda küçük bir çocuğun elindeki şiir kitabında kaldı.




Sevgiler, Aybüke

16 Eylül 2016 Cuma

Yaza Veda En'leri

 
          Herkese yeniden Merhaba!

  Kanalıma hoşgeldiniz diyip bir elimle ürünü tutarken diğer elimle aynasını kapatan makyaj youtuber'ı girişi yaptım.

  Yaz mevsimi bitip de okul sezonu açılıyorken son bi kaç haftada en çok ne dinlemişim, neler izlemişim, neler keşfetmişim gibi enleri bir postta toparlayayım dedim.

 *En çok okuduğum blog

  Twitterda gezinirken şu yazısıyla keşfettim bu blogu. Blogun tek bir kişinin elinden çıkmaması; farklı anlatım tarzlarını ve çok farklı tarz konuları ele almalarını sağlamış. Mizah seviyesi ve samimiyetleri yüksek yazıları, yaşamın her alanını konu olarak ele alabilmeleri ve dışarıdan da konuk mahmutlar almalarıyla beni kendilerine bağladılar

Mahmut isminin hikayesini de bu postta anlatmışlar. Kendi deyimleriyle “yüzünü batıya dönmüş ama değerlerinden de kopmamış” bir blog olmuşlar.

Çok sevdiğim bi kaç yazıları;

Hak edilmiş bir Beyoğlu nostaljisi…
Yaş 35, yolun tam olarak neresi ?
“Ben seni çözdüm, sen Procida’yı seversin”


*En sevdiğim playlistler

  Kas, balkon, cintonik  playlistini de Mahmut blogundan keşfettim ve şu sıralar sürekli yolda olduğumdan çok iyi geldi.
Yazın kulağımdan eksilmeyen diğer playlist ise bu.


 *En sevdiğim parça

Bir süredir sürekli bu parçayı dinliyorum. Başındaki gitar tekrar tekrar döndürüyor.

Letting In- Beauville, NoMbe 


 * En sevdiğim film 


Bu ay boş vaktim çok olduğundan kendimi film ve dizilere verdim. En son ailecek gece film seansımızda izlediğimiz Ex Machina favorim oldu. Ütopik gelse de artık gerçekleşmesini yakın hissettiğimiz bir durum robotlar. Yalnız filmdeki robot yapay zekaya sahip. Alışıldık konuların dışında bir senaryosu var. Robotun nasıl üretildiği ile ilgili sahneler benim ayrıca dikkatimi çekti. Robotun insan davranışlarını öğrenebilmesi için arama motoru verilerini kullanmaları filmdeki müthiş detaylardandı.


*En sevdiğim dizi



Bu yaz stajdayken boş vakitlerimde Black Mirror'ı bitirdim. Bu diziye olan hayranlığımı beni tanıyan herkes bilir. Her bölüm yeni oyuncular ve senaryoyla karşımıza çıkar. Topluma eleştirel bakış sunar.


 Bu diziyi bitirince yeni dizi arayışlarına başladım. İlk olarak Person Of Interest'in ilk sezonunu izledim. Konusu çok güzel ve akıcı, sürekli sizi sürükleyen bi aksiyonu var. Yalnız bir süre sonra konuların bağlı olmamasından dolayı beni biraz sıktı ara ara izliyorum ard arda izleyemiyorum.


Son olarak tavsiyelere dayanamayıp Narcos'a başladım. Önce  Pablo Escobar'ın hayatını araştırdım. Nefes alıp da öldürmediği bir ben kalmışım dediğim bu adamın bu kadar hayranı olması beni şaşırttı. Film çok güzel gidiyor. Başrol Pablo Escobar'ı kendinden bile daha iyi oynuyor bence. Aksiyonu ve uyuşturucusu bol bir dizi. Ben izlemeye devam ederim gibi gözüküyor.


Sevgiler, Aybüke



 

31 Temmuz 2016 Pazar

MÜZİK BOĞAZ'DAN GELİR

İstanbul'dan selamlar!



Her sabah 6.30'da metroya binen biri için reklam panolarının dikkat çekmesi zordur ama en uykulu halimde bile Müzik Boğazdan Gelir'in afişleri dikkatimi çekmişti. Etkinliğin adının yaratıcılığı bile gitmeye bir sebepti benim için. Oğuz'un da bak böyle bi organizasyon varmış demesiyle Ankara'ya dönmeden en yakın zamandaki konserine gitmeye karar verdik.



 Bu organizasyonda bir çok kişi sahne alıyor. Mini bir sahnesi,dans etmek isteyenlere ve konser dediğin ayakta dinlenircilere ayrılmış bir alan, çevresinde masalar, üst katında da sandalyeler ile oluşturulmuş çok tatlı bir vapur aldı bizi Haydarpaşa'dan. 



  Daha önce 2 3 parçasını dinlediğim Luxus grubunu ilk kez vapur sahneye yaklaşırken gördüm. Solist kıyıya, bizlere doğru rakı kadehini kaldırıyordu. Daha saat 7. Güzel bi konser geçireceğimizi anladım.

  Biz vapurun üst katındaydık. Bi yandan atmosfere bakarken bi yandan da masamızdaki diğer insanlar ile kaynaşıp muhabbet ettik. Konser yaklaşırken Luxus grubu da arka masamızda içkisini içip boğaza karşı resim çektiriyorlardı. Hava karardı ve minik ampüllerin yanmasıyla sahneye çıktılar.




  Sahnede devleşen bir gruptu benim için Luxus. Rum ezgilerinden reggaeye kadar geniş bir
repertuarları vardı.





  Bilmemek benim ayıbımmış meğerse. Herkes şarkılara eşlik edip dans ediyorlardı. Haydar haydar, ah şu gönlüm ve özellikle ada sahilleri coverlarında tüm seyircileri çektiler. Sahnede de hiç yerlerinde durmadılar dolayısıyla bizde!


Sahne dışında da epey mütevazilerdi. Konser bitiminde kuzenimi beklerken benim önümde metroyu arıyorlardı. Kendi aralarında birbirlerine rakı sözü verip bir de toplu resimlerini çekmemi istediler. Az önce konserde olduğumu belirtip tebriklerimi ilettikten sonra mutlulukla eve döndüm.

Biz de bi daha ki Jehan Barbur konserine sözleşip ayrıldık.




Sevgiler, müzikle kalın. En keyiflisi o





Resimler bizim çekimlerimiz ve 60m2 nin facebook sayfasından alıntılarından oluşur.
Bilgi için;
https://www.facebook.com/60metrekare/
























26 Haziran 2016 Pazar

Yaza Workshoplar İle Merhaba

Ankara'dan selamlar!

  Yoğun proje ve etkinliklerle boğuştuktan sonra blogumu geçen sene açtığım yaz dönemlerine tekrar geldim. Neler yaptım, bu yaz için neler yazmayı planlıyorum temalı postumu hazırlayacaktım ki blogspot arayüzünü değiştirmiş
  Yaşlı teyzeler gibi bir süre kurcalayarak tekrar keşfettikten sonra burayı ne kadar boşladığımı farkettim.

  Geçen seneden beri nerede workshop var, nerede bi atölye çalışması var hepsini takip etmeye çalışıyordum. Mimarlığı kazandığımdan beri ayrıca ufkumu açma, farklı bakış açıları kazanma çabasındaydım. Bu sırada UMOB, WHATABOUT, HERKES İÇİM MİMARLIK, TASARIM KÖYÜ, BETONART gibi daha bi' çok oluşumla tanışma fırsatım oldu. Bu tarz atölyeler beni heyecanlandırıyor. Öğrencilerin başlarında hoca olmadan, kısıtlamalar olmadan sadece sonuç odaklı değil süreç odaklı çalışmalar yaparak gözlem süreçlerine girmeleri dikkat çekici.

Takipte kalmak için benim de takip ettiğim linkleri;


https://www.facebook.com/whataboutturkiye/?fref=nf


https://www.facebook.com/umobonalti/?fref=ts


https://www.facebook.com/tasarimkoyuizmir/?fref=ts



https://www.facebook.com/herkesicinmimarlik/?fref=ts


Bu sene de en büyük isteklerimden biri uzaktan takip edip katıldığım çalışmaların tam merkezinde yer alıp, yerinde görmekti.
 Stajımı da İstanbul'da yapacak olmam ve bu şehri bir de workshop atmosferinde tatmak istediğim için UMOB başvurularını takip etmeye başladım. Finaller, teslimler derken başvurularının bitmesine son 5 dakika kala hatırlayıp başvurumu yaptım. Gelen telefona '' Neye katılıyorum. Nasıl yani kesin mi'' tarzı tepkilerle hiç beklemediğimi de kanıtlamış oldum.
Ben de heyecanla beklemekteyim. Neler yapılacak öğrenmek için bu linklere bakabilir, atölye konularını inceleyebilirsiniz.



Katılımcı Kitapçığı
https://issuu.com/umob16istanbul/docs/katilimci_kitapcigi

Atölyeleer!







11 Temmuz'dan itibaren burada enerjim yettiğince neler yaptığımızı anlatacağım.
1 haftalık süreçten sonra yoğun staj zamanlarında da geçen seneki gibi İstanbul'u benim gözümden sunmaya devam edeceğim tabi ki!

Ardından bir de Zeytinlik Rock Fest postlarımla size kendi yaz dönemimi kapattırmayı umuyorum.


Beklemede kalın!
Sevgiler, Aybüke.





Dipnot: Sene içinde yönetiminde bulunduğum Yapı ve Tasarım Kulübü ve Mimarlar Odası ile beraber Adana'da da workshop çalışmaları yapma hazırlıklarındayız. İçinde bu tarz etkinliklere heyecan duyanlarınız varsa bana ulaşıp aramıza katılabilirler!

Bana ulaşmak için;
https://www.facebook.com/profile.php?id=100004893435982
https://twitter.com/Aergu


18 Nisan 2016 Pazartesi

NEDİR BU SOFAR

       
     Belki de Ankara'da büyüdüğüm için müzik kültürüm hep alt grupları, fazla bilinmeyen ama sağlam türkçe müzik yapanları aramakla geçti. Sofar Sounds da tam benim bu hayalimi gerçekleştiriyor. 


            

                                         


   Yurtdışı ayakları olduğu gibi Türkiye'de de başta İstanbul olmak üzere Eskişehir ve Ankara'da  konserler gerçekleştiriyorlar.  Dünyadaki Sofar Sounds’dan en popüleri  İstanbul ayağı oldu.
Eğer salonunuz ya da terasınız  50 kişi ve fazlasını alabilecek büyüklükte ise http://www.sofarsounds.com/istanbul a başvuruyorsunuz ve eviniz bi anda mini sıcak bi' konser alanına dönüşüyor!

   Benim de başvurduğum seyirci kontenjanı ise başvuranlardan 50 kişi seçiyor ve konserden 1 gece önceye kadar kimse nereye ya da kimi dinlemeye gittiğini bilmiyor. İyi müziğin yanında bu gizemin de çektiğini itiraf etmeliyim tabi ki.



   Sofar ülkemize yeni bir konser dinleme meselesi de kazandırıyor. Buradaki en önemli amaç güzel müzik dinlemek ve keşfetmek. Bunu engelleyecek yemek yemek, telefonla ya da birbirinizle konuşmak yasak sadece müzik!



   Çok sevdiğim Adamlar, Yüzyüzeyken Konuşuruzun da konser vermesinin yanında Kalben, Deniz Tekin, Yolda gibi başarılı isimlerle de beni tanıştırdı Sofar.




-Benim favorilerimden oluşan mini sofar performans playlisti sırasız olarak aşağıda;
1)Kalben-Sadece | Sofar Istanbul
2)Deniz Tekin-Böyle | Sofar Istanbul
3)Adamlar-Kapısı Kapalı | Sofar Istanbul
4)Neyse-Siyah | Sofar Istanbul
5)Yolda-Aşk | Sofar Istanbul
6)Selin Sümbültepe-Renk Vermez Sana | Sofar Istanbul
7)Son Feci Bisiklet-Modern Zamanlar | Sofar Istanbul
8)Biz-Dünya Büküldü | Sofar Istanbul
9) Allen Hulsey – Argentina | Sofar Istanbul
10) Anthony Hall - Reality | Sofar Las Vegas
11) Berk Sivrikaya - Olmaz Olmaz | Sofar Istanbul
12) Anthony Hall - No Diggity (Blackstreet Cover) | Sofar Las Vegas
13) Grace Sarah - Underwater | Sofar London
14) Andreya Triana - That's Alright With Me | Sofar London
15) Matthew Santos - Summertime (Gershwin Cover) & Shadows in a Shoebox | Sofar Chicago





15 Ocak 2016 Cuma

Tatilden Film Beklemek

    Mimarlığın derin teslim denizinden çıkıp Ankara'ya kaçtım. Hava buz, kasvetli, battaniyem var e bi de bolca boş vaktim. Hemen kendimi filme verdim. Okul zamanı en çok özlediğim şey idi saatlerce vicdan azabı çekmeden film izlemek. Bugun de blogda size benim gibi film severler için bulunmaz nimet siteyi tanıtıp, küçük de olsa yazının sonunda yönetmen olsam bu filmi ben çekmek isterdim listesi paylaşacağım.
   Sitemiz  http://www.filimadami.com/

İçinde 59 tane farklı kategoride film listesi var. Film izleyesi gelip izleyecek film bulana kadar vazgeçenler için ideal. Ve liste isimleri de öyle bilindik sadece IMDB listeleri değil. En iyi 50 yaz filmi ya da süpriz sonlu ya da times, altyazı gibi yayınların kendi film listelerini de içeriyor.
  Başka sevdiğim olayı da her şeyi unutan ve not alan biri olarak izlediğim filmleri de burda saklayabilmem. Hem de kategoriye ayırarak!
Sırt çantam bölümüne girerek kendi film listenizi de görebilirsiniz. Benim gibi en dolu zamanlarınızda filmleri izleme listenize atıp boş günlerin hayalini kurabilirsiniz.



  • Bu arada küçük de bir haberim var. Melissayla yeni bir yazı fikrimiz var. Hazır filmlerden de bahsetmişken haberini vereyim. Her hafta için kendimize bir yönetmen seçip ard arda aynı filmleri aynı anda izleyip yorumlayacağız. Bloga atar mıyız bilinmez artık. Bu fikri ben tek de çok yaparım herkese de tavsiye ederim. Yönetmenin kafasını, çekim tekniklerini direk farketmeye başlıyorsunuz. Geçen yaz en sevdiğim yönetmenler olan Christopher Nolan ve David Fincher için yapmıştım.
Gelelim benim sizin için önereceğim mini hazır tatilken herkesin izlemesi gereken filmler listeme;

Hayatıma dokunanlar

  • Harry Potter 
  • Fight Club (Oha Aybüke çok klasiksin evet ama gerekiyo herkes izleyecek bu filmi herkes)
  • Leon
  • Inception
  • The Prestige
  • Into The Wild
  • Memento
  • Requim For A Dream
  • Gone Girl (Bu filmi alt listeye almaya gönül razı değil. Çünkü yarım saattir telefonda Melissayla bu filmin adını hatırlamaya çalışıyoruz. Sonra neden Aybüke film listesi yapıyor.)



Dokunmaya çok yaklaşanlar

  • Batman
  • Interstellar
  • Primal Fear
  • Little Miss Sunshine
  • 3 Idiots
  • Lucy
  • Taare Zameen Par
  • The Silence of The Lambs
  • Forrest Gump
  • Se7en
  • The Perks of Being A Wallflower
  • We Need to Talk About Kevin
  • Gone Girl
  • Hugo
  • Eternal Sunshine Of Spotless Mind

Film karşılaştırması yazmak gibi bir düşüncem var fikir verin yapayım mı. Ya da sonunu tahmin edemeyeceğim şok olacağım film önerileriniz varsa paslayın

Ulaşmak isteyenler burası dışında https://www.facebook.com/profile.php?id=100004893435982
ya da https://twitter.com/Aergu  ulaşabilirler.



4 Aralık 2015 Cuma

DÖNÜYORUZ

        Uzun zaman oldu buralara uğramayalı. O kadar beklemediğim kişiler ile ''Aybüke senin blogun vardı.'' temalı konuşmalar yaptım ki varlığını unuttuğum blogumun okunduğunu ve farklı düşüncelerde yer ettiğini fark ettim. Blog yazmanın en zor yanı kafandakileri karşıya anlatabilecek şekilde yazıya dökebilmek. Bu aralar kafam o kadar dağınık ben o kadar dağınığım ki toplayamamaktan korkup yazmadım belki de.  Bir kaç gün önce kendimi anlatırken aslında geride bıraktığım alışkanlıklarımı çok özlediğimi fark ettim. Ve şuan ki kişinin ben olmadığını farkettirdi o kahve bana. E bu halinden memnun musun sorusuyla aldım gazı blogu yenileme çalışmasına giriştim. Sorgulayıcı bi' kahve ve okunduğunu hissetmekmiş ihtiyacım olan!
         Bu ölü toprağını üstümden attıktan sonra blogumun okunma sayısına baktım ve gaz üstüne gaz.
                     
Melissa da arayıp bir şeyler yapmalıyız fikirleri çarpıştıralım diyince kaptık laptopları, not defterlerimizi attık kendimizi dışarı.
Melissa neler yapıyor görmek isteyenleri buraya alıyoruz;
http://kayipbibavul.blogspot.com.tr/
                           
Bu sefer iş konuşacağız. Beklemede kalın yeni haberlerle, yeni başlıklarla dönüyoruz!

Konu başlığı için önerisi olan, bak böyle de etkinlikler varmış sen de git yaz diyenler twitterdan, facebooktan da ulaşabilirler;

https://twitter.com/Aergu
https://www.facebook.com/profile.php?id=100004893435982